17 Nisan 2018 Salı

2018'in ilk postu

Merhaba güzel blogum.
Yine ben. Gelip iki kelam yazıttırıp sonra kayıplara karışan ben.
Senin özelliğin de bu oldu artık n'apalım? Son yazışın üstüne 6-7 ay geçecek, ben gelip geçmişi okuyacağım, sonrası hüzün, sonrası pişmanlık. "Ben bunları mı yaşamışım?" sorusu. Geçmişinden utanmalar falanlar. Bundan sonra daha tatlış şeyler yazacağım sana. Bir kere ilişkilerimden söz etmeme kararı aldım. En baştan yapmam gereken buymuş da içimi dökmeye yer aramışım sanki. Ne var ne yok yazılır mı yahu? Az da olsa okuyanım vardı buraları. Ne hale getirdim ellerimle...
Neyse,

Okul bomba gibi gidiyor. Akademik kariyer kararı aldım bu ara, bakalım. Çok zor geliyor ama anaokulunda öğretmenlikten iyidir her şey. Bu kadar istemiyor değildim bu bölümü yazdığımda. Okudukça bir haller olmaya başladı. Hele ki uygulamaya gidip o sınıfı gördüğümde hiç de özlemediğimi farkettim. Mümkünse kpss ile değil, alesle yds ile boğuşmak istiyorum. Daha amaçlı geliyor bu yol. Uzun, zorlu, daha bir kaç yıl okul okumalı falan ama sonu daha aydınlık.

İlişki mevzusuna çok derinlemesine girmeden sadece tarihe not düşülsün diye bir kısacık özet geçeyim: 5 aydır devam eden güzel bir ilişkim var. Gelecek neler gösterir bilinmez ama ufukta hoş şeyler olacak gibi gibi. Bakalım.

Haricinde de çok bir şey yok aslında. Hayatım Erkek arkadaş-okul-kulüp arasında geçip gidiyor. Kulüp demişken, başkan yardımcısıyım şu an. Gelecek dönem başkanlık teklifleri yağıyor (kahretsin) bi kararsızlık hakim. Uğraşsam mı? Vaktimi harcasam mı? Bir yıl daha insanlarla uğraşmaya mecalim var mı? bilmiyorum. Çok sakin bir insan değilim. İnsanlarla anlaşmakta zorluk çekebiliyorum bazen. Yani yalnızca kendimi değil, gelecek yılın diğer yk üyelerini de düşünüyorum bir yandan. Yazık insanlara.

Son olarak canım kızımın da bir fotoğrafını bırakayım buraya. Ne olur ne olmaz, her yerden silinir ama buradan bir yere kaybolmaz. Anılar önemli.

Teşekkürler sevgili blogcuğum.
Seviliyorsun.


20 Aralık 2017 Çarşamba

eyyo!

Bilgisayar başında can sıkıntısıyla ne yapacağım diye düşünürken akla düşensin canım blog... Özlüyorum yazmayı. Özlüyorum da ne yazacağım ki? Hep ilişkilerimden dem vurdum şu sitenin geçmişine. Sürekli değişen boyfriendler, hep bi aşktan ölmeceler... Zaman geçiyor dönüp bakıyorum yazdıklarıma fersah fersah uzaklaşmışım. Sanki o hisler bana ait değil. Lakin bu kez pek de öyle olmadı gibi. Bir önceki ağlaşmalarımdan belki bi tık daha iyiyim şimdi. Ama tam manasıyla hiçbir zaman geçmeyecek derin bir bok çukuru o içimde.

Neyse, geçiyorum bu kısımları.
Hayat güzel.
Yani güzel gidiyor gibi şu sıralar. Okulla yoğunum çok. Bir de kedi sahiplendim sevgili blog. Yıllardır isterim, bilen bilir. İkna ettik valideyi şükür. Minnoş mu minnoş bir kız çocuğu o. Gözünün içini gözlüyorum bir şey olacak diye. Canım Lily.

Şimdilik çok yüklenmeyeyim. Muhtemelen üç beş yayın daha yapıp bir sene sonra gelmeli bir dönüşle hatırlatırım kendimi buralarda.
Öptüm say.

17 Ocak 2017 Salı

Muazzam bir hüzün yüklenip geldim bu gece. Kendime itiraf edemediğim, kabullenemediğim birtakım şeyler var ve artık kaldıramıyorum.

Hiç böyle olmadım diyemem. Oldum, defalarca değil belki ama hissettim bu duyguları daha önce de. Farkı var mı? Elbette, biraz. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim mesela. Elimden bir şeyin gelmediği ve boyun eğmek zorunda kaldığım bir durumum olmamıştı hiç. Kendimi bir şekilde avutmayı başarabilmiştim ya da yoluma devam edebilmeyi. Bu kez olmuyor. Bu kez çok zor.

Çünkü biliyorum ki bu kez gerçekten bitti. O gitti. Nereye gittiği henüz belli değil ama dönmeyecek, bu belli. Hiç benim olmadı ya da benimmiş gibi davranmadı. Bu yüzden daha kolay olur diye düşünüyordum ama son kez ona baktığımda gördüklerim çok farklıydı. Hiç olmadığı kadar yakındı. Hiç olmadığı kadar içtendi. Bırakmak istemiyor gibiydi ellerimi.

Bilemedim ne hissetti. İlk kez büyük bir belirsizlikle geçirdim onunla son bir yılımı. Bana sorarsanız aşıktı. En az benim kadar aşıktı. Kendince yarattığı o duvarı aşıp gelemedi bana. Bana ikinci kez sorarsanız, hiç sevmedi beni. Belki bi zaafı vardı bana karşı ama sadece bununla sınırlıydı. Bu ikilemi hep yaşadım onunlayken. Kollarının arasında hiçbir şeyi düşünemeyecek kadar mutlu olmam gerekirken hep aklımı karıştırıyordum. Bu yüzden de hüzünlenip farkında olmadan yüzümü asıyordum. Bana "bir kere de mutlu ol be kadın" diyordu hep, neye takıldığımı bilemeden.

Bir defasında üsteledi. O kadar belirgindi ki halim, defalarca sordu ne düşündüğümü. Ona onu sevdiğimi hiç söyledim mi bilmiyorum ama o gün hep dilimin ucundaydı. Bu yüzden konuşamadım. Boşver dedim, geçiştirdim. Seni sevdiğim için hep mutsuzum diyemezdim ya. Öpmeye devam ettim, unutturdum yüzümdeki hüznü.

Artık yok. Başka bir şehirde geçirecek ömrünü. Belki denk geliriz bir ya da iki kez. Bir kahve içeriz ya da bir türlü yapamadığımız sarhoş olma planlarını gerçekleştiririz.

Son kez içime çektiğim kokusu saçlarıma sinmişken, ağlayacak mecalim bile yokken uyumaya çalışacağım.

8 Temmuz 2016 Cuma

yazdıklarımı bir süre geçtikten sonra tekrar okuduğumda kendime gıcık oluyorum. blogu tümden silip sıfırdan mı başlasam acaba ya?

28 Mart 2016 Pazartesi

Well, I fucked up again.

Hey,
Ben geldim.
Baya sıkıntılı geldim yine zaten güzel bir şeyler olduğunda yazmak adetim değil. Özellikle son zamanlarda doğru düzgün bir şey yaşamadığım için iyiliklerin beni bulması da mümkün değil.
Yine bir sürü gariplik.
Yine kendi canımı yakmacalar.
Sonra toparlayabiliyorum kendimi ama. Henüz tam olarak bırakmış değilim. Kafamı yerine getirmek için sürekli kendi kendime konuşup gaz vermem gerekse de, şu an kendimden başka hiçbir kimseyle konuşmak istemesem de bunu başarabiliyorum. Nereye kadar gidecek böyle, onu bilmiyorum.
26 mart. Bunu yazalım bir kenara. Önemli çünkü. Siz bilemeyeceksiniz neden önemli ama ben her baktığımda ya lanet okuyacağım ya da iyi ki diyeceğim. Kendime nottu bu. Sizi ilgilendirmiyor.
Herneyse,
Gecenin bir yarısı, yine sorular ve sorunlarla doluyum. Sabah erken kalkmam gerekiyor lakin o kadar isteksizim ki resmen cesedim çıkacak bu yataktan biliyorum. Şu an olmak istediğim, yarın da aynı şekilde ve daha bir çok güne uyanmak istediğim yer ve sebep çok başka. Bundan dolayı kendimi veremiyorum hiçbir şeye. Yapılabilecek en ufak farklı şeyler bile çok uzak ve gereksiz geliyor..

Neyse.
Gittim ben.
Çok konuşmak iyi değil yoksa dökücem bütün sırlarımı.
İyi uykular.

12 Mart 2016 Cumartesi

Bir boktan 13 mart gecesi

Saat itibariyle yeni gün başladı. Ah, bu öyle bir yeni gün ki... Aylardır kendimi kısıtlamama, alkol tüketimlerimde büyük ölçüde azalmalara, arkadaşlarımla iletişim kopuklukları yaşamama sebep sınava gireceğim gün. Çalıştım mı? Evet. Son 1-2 ayı saymazsak. Hayli saldım bak itiraf ediyorum. Çünkü yıldım artık. Soru görünce tiksinir oldum. Sınavdan bir gün öncesine kadar da denemelerle boğdum kendimi. Sözde sınavdaymış gibi dakikalar tutup ciddi ciddi çözülmesi gereken testlerde, en az 5-6 kez sigara molası verip, sorulara bağıra çağıra küfür ettim. Benim yöntemim, sabah büyük sıkıntı çıkaracak gibi. Geri zekalı bir soruyla karşılaştığımda sesimi yükseltmekten korkuyorum açıkçası. Salondan atılmazsam iyi bir sonuç çıkaracağımı düşünüyorum.

Bugün çok zor geçti. Çok sevenim varmış ama aynı sevenlerimi mantıklı insanlardan seçmemişim bunu gördüm. Nasılsın diye soruyorlar, aldıkları cevap 'iyiyim' ya da 'ölüyorum' olsa bile hiç değişmeyen saat hatırlatması yapıyorlar. Sonra benim nefes hepten gidiyor tabii. Gün boyu kalbimin atışını düzene sokacağım diye kendimi yırttım, sonra hep birileri çıktı ve beni tekrar tekrar gerdi. Yine de canımlar ya. Nankörlük bu bendeki. Kaç kişi aradı, bir o kadar da yazan oldu... Herkes iyi bir sonuç temenni ediyor, zihin açıklığı diliyor. Bunların içinde müslümanı, hristiyanı, hiç inanmayanı bile vardı. Hatta elin fransızı bile uzuunca bir cesaretlendirme şeysi yazmış bana. Bakmayın siz benim söylendiğime. Çok mutlu ettiler.


Sonuç ne olur bilemiyorum. Kendime güvenmeyişimden nefret ediyorum böyle anlarda. Hep kötüye yormaktan. Biraz sakin olup, şimdiye kadar geldiğim noktaya bile güvensem yetecek aslında.
Her ne olursa olsun, çalıştım demek ki kafa basmıyor diyip çıkacağım işin içinden. Öyle ya da böyle bu eylülde okullu olacağım sonunda! Bak burası kesin.

İyi uykular bana. Hem de en acilinden.

Öptüm

Yanlış yaptım yine bir şeyleri. Hani demiştim ya duruldum, kötülüklerden arındım, rayına oturttum diye; olmamış aslında hiçbiri. Ben hep aynı benmişim. Değişemezmişim. Dürtülerime engel olamazmışım. İradem zayıf değilmiş, irade denen bir şey yokmuş bende. Utanmıyorum da artık biliyor musunuz? İşte en kötü yanı da bu. Utanamıyorum. Bir kaç tık üstünü yapmışım çünkü önceden. Her ne kadar kötü de olsa, bundan fenasını da görmüşüm diyorum. Şimdi böyle bahsedince kimbilir neler şekillendi aklınızda. Ne türlü şerefsizlikler... İnkar etmeyeceğim ama kabullenmeyeceğim de. Kime göre iyi kime göre kötü değil mi bazı şeyler? Kendimi ne kadar gözümden düşürdüysem de benden daha beterleri de varmış, görebildim. Ah! Arkanızdan neler dönüyor şu hayatta bir bilseniz.. En çok güven veren insanlar, öyle bir tıkıyorlar ki o güzelim saf hislerinizi münasip bir yerlerinize...

Yine çok şifreli konuştum. İleride okusam kendi yazdığımı, ben bile anlam veremeyebilirim. Şu an yalnızca içimi dökeyim diye düşündüm. Çok da fazla takılmayalım.
Öptüm.