1 Aralık 2015 Salı

Hayatta görünmez olduğum anlar

İnsanın yalnızlığa alışması gerçeği var bir de. Bazen içine huzursuzluğu bırakıp gitse de, sığınacak bir liman arasa da insan en kötü zamanlarında, bir süre sonra bunları da yitirmeye ve kendi kendine kalmayı daha çok sevmeye başlıyor. Sevmek kelimesiyle olumlu bir havası olduysa da cümlenin, özünde 'kendi kendine kalmak'tan bahsediyorum. Sürekli bir şekilde her şeyi kendi içinizde yaşadığınızı, bir tek kendinize patladığınızı ve sonuçta yine kendinizi üzdüğünüzü düşünün. Bu hali sevmek biraz absürd bir durum değil mi sizce de? 

"Ah yine mi keder? Ama artık yether!" dediğinizi duyar gibi olmuyorum elbette, öyle güçlerim yok. Bunu da kendi içimden geçirdim, size mâl etmeye çalışıyorum. 

Gecenin bu saatinde başka nelerden bahsedecektim ki hem? Hep bu sessizlikte üşüşmez mi düşünceler zaten? Son bir huzur kırıntısını da tuzla buz edene kadar gelmez mi üstünüze duvarlar? Kimbilir kaç kişiyle aynı şeyleri düşünüyor ve hissediyorum şu anda. Gelin sarılalım birbirimize ya. Kimseyi sevmeleri beceremeyişimiz üzerine, kafamızı kurcalayan tek bir isim olmamasına rağmen gereksiz hüzünlenişlerimize sövelim, var mısınız? Ben yokum. Banane ya, iyiyim ben böyle. İyiyim, gerçekten.
Ya doğru söylüyorum, niye inanmıyorsunuz? 

Uyuycam ben. Bu gece de elimi siz tutar mısınız? 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder