15 Kasım 2015 Pazar

Ben burada ne anlattım?

Bugün düşünmeye çok vaktim oldu. Kendi kendime konuşacak kadar çok vakit. Bu bir rahatsızlık olarak nitelendirilmeyecekse eğer, kendi kendime konuşmayı seviyorum. Özellikle son zamanlarda kendim hariç kimseye katlanamıyorum. Şu an elimde tuttuğum bu telefonu duvardan duvara sürtüp kırasım geliyor her yeni bildirimde. Aslında çok sevdiğim insanlar, benimle bir şekilde iletişime geçmeye çalışıyorlar. Bundan mutluluk duyduğum zamanlar da oluyor, telefonun her titreyişiyle yeter artık diye bağırdığım anlar da. Kişisel değil, yani bireysel bir bıkkınlık değil bu. Yalnızca kimseyle konuşmak, vakit geçirmek istemiyorum. Sonra bir an geliyor, kendimi dışarı atmak için çıldırıyorum ve o cevap vermeye üşendiğim insanlarla plan yapıyorum. Bencillik mi? Evvet, köküne kadar. Ben böyle bir insan olmak istemezdim ama son durumum, geldiğim nokta bu. Nasıl geldim peki? Aslında bir fikrim var fakat bunu şimdi paylaşmayacağım. Henüz değil. 

Ne diyordum, hayli dağıldı konu. Evet, çokça düşündüm ve ölümü hissettim. Özellikle bugün, çok fazla yaşadım bunu. Sürekli aklımda dönmesi yetmezmiş gibi tüm gün gittiğim yerlerde, izlediklerimde, okuduklarımda hep bir ölüm çıktı karşıma. 
Hissedebiliyor olmam mümkün mi acaba? Yani diyebileceğim şu; sanıyorum yakın. Çok değil gibi. Hani sanki son bir kaç yılımmış gibi. Ya da çok ağır bir depresyonun içindeymişim gibi. Farkediyor musunuz beni? Son zamanladaki kendimsizliğimi? Ölüyorum haberin yok gibi oldu biraz belki. Olsun. Öyle de olsun. 

Dayanamıyorum, biraz uyuyacağım. 










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder